29 Ağustos 2014 Cuma

Herkes Anne- Baba Olur da İnsan olmaz.

          Her şekilde ritüel  haline gelmiş park gezintilerimizden birine daha çıktık Cadı ile. Keyfim, moralim olsun olmasın. Her gün istisnasız sitenin parklarını dolaşıyoruz. En son kendi bloğumuzun önünde soluğu alıp, parka doyduğunda evimize geçeriz. İstisnasız her gün tekrarlıyoruz bunu. E artık çocuğu olan kadınlarla da bir sohbet içine giriyorsun ister istemez.
          Olay bu değil aslında bi çocuk gördüm o gün parkta. İçime kor ateş düşürdü. Yandım bildiğin, içim yandı. Sonra ki günler sürekli gözümün önüne gelen görüntüsü yetmiyor gibi parkta da karşılaştım. Oturup ağlamak istedim, içinde bulunduğu durum için. Hangi Anne-Baba bunu yapabilirdi çocuğuna. Benim beynim almıyor. Kelimelerimi dahada ağırlaştırmak istiyorum ama hepsinin o çocuğa bunu yapan ebeveyne hafif geleceğine kanaat getirdim.
          Çocukta ne vardı diye merak ettiniz di mi ? Beyaz tenli  11 - 12 yaşlarında bir erkek çoçugu. İlk baş sağ tarafı dikkatimi çekti. Yandı mı ki bu çocuğun suratı ? diye düşündüm. Ta ki sol tarafını görene kadar. Bildiğin parmak izleriydi bu. Hangi insan gücünü evladın da dener ki. Bu insan (!) denemişti.İzleri nakış gibi duruyordu yüzünde. Çocuğun iki yanında da 5 parmak izleri kazınmıştı sanki. Morluklar öyle derin ve iç yakıcıydı ki!! İlk gördüğümde yanmış olduğunu düşündürecek kadar kötüydü. Yanımda ki bazı duyarlı hanımlar, şikayet mi etsek aileyi diye fısıldaştılar. Kar ve zarar oranlarını düşünmek gerek dedim. Hangisi daha karlı olurdu. Çocuğu babasından kurtarırken annesinden kopartmak mı? Babasının şiddetiyle anne kucağında bırakmak mı? Cevap bulamadık.
          Babası olduğunu düşündüm kendi çapımdan. Çünkü bir kadın eli işi değildi bu. Baba(!) eliydi. Zira hiç bir kadın o kadar derin yaralar bırakacak kadar güçlü değildir. Annesine sordu bazı kadınlar, n'oldu diye.Ezilerek bisikletten düştü dedi Annesi. Ne deseydi ki? Babası öldürecekti oğlumu diye dert mi yansaydı?
Bu gün tekrar gördüm o Çocuğu. Yaraları iyileşiyordu. Peki ya içinde ki yaraları ne olacaktı? Bu çocuğun içini nasıl düzelteceklerdi. İçimi yaktın be çocuk. Alıp yaralarından öpesim geldi. Bağrıma basıp usulca sevesim geldi. Olmadı. Olduramadık.

 


*Allah ıslah etsin seni ve sen gibileri...

26 Ağustos 2014 Salı

Herşeye Rağmen..

          Herşeye rağmen devam eden bir hayat var önümde. Benimkinden değil, Cadı'dan bahsediyorum. Yüzüm düşse neden mutlu değilsin diye soran Cadı'dan. dolayısıyla mecbur gülmem gerekiyor ki Onunda kalbi kırılmasın.Belki babasızlığındandır bilmiyorum fazla hisli fazla duygusal. Mimiklerimi bile kontrol etmem gerekiyor O'na bakarken. Bu gün doğum gününü kutladık. Olabildiğinden daha güzel hazırladım herşeyi. Bi kaç arkadaşını çağırdık tabi dayısını da unutmadık.  Gayet güzel eğlendi . Onun gülüşünü görmek içimi ferahlattı bu zor dönemimde.
          Tüm bunların dışında Bir kayıp daha verdim hayatımdan, yine istemsizce. Zaten kırılmış olan beni, kırılan yerlerinden tekrar kıran bir kayıp oldu. Ne zaman ki "Aman onlar kırılmasın ben kırılayım"  cümlesini silersem hayatımdan , işte o zaman gerçekten mutlu olabilirim sanırım. Kendimden fazla düşünmekten O'nları yoruldum. Değdi mi ? Sanmam.
           En azından elimde kalan "Ben elimden geleni yaptım" cümlelerim var. En azından onun huzuru var. Değer verdiğin bir insan öldüğünde, bunun Allahtan geldiğini ve elden birşey gelmediğini eninde sonunda idrak ediyorsun da ,bu şekilde hayatından göç eden insanlara anlam yükleyip anlamaya çalışmak zor zanaat. Hala olaylara onların penceresinden bakmak dahada zoru. BEncil olmak istiyorum böyle anlarda. Hepsinin canın cehenneme demek istiyorum. Ama olmuyor. Gidişleri, kayıp halleriyle bile hala değerliler bende. O'nlar kadar acımasız olamıyorum. Olmak isteyipte yapamıyorum. 
        Bu kadar üzüntüyü kaldıramayıp bünyem fire verdi bide. Oda ayrı bi sorun. Konuşamıyorum. Ses tellerim zedelenmiş. Bademciklerim stresten nefes borumu tıkamaya başlamış. Bir sürü şey. Doktor bu kızın derdi ney diye anneme çemkirmiş. Eve döndüğümüzde annem sorular sormaya başladı ama 1 hafta konuşmam yasak. Onuda öyle geçiştirdim. Suyu bile zar zor içiyorum. Bu kayıplar beni fena sarsmış okuyucu. Bildiğin gibi değil.Hani demiştim ya hiç bişi hissetmiyorum diye. Artık hissediyorum boğazımda düğümlenmiş herşey. Gerçek bir acı. 
          Umarım O'nlar hiç bu kadar kırılmazlar. Kırılıp toz duman olmazlar. Kırıldıkça küçülüp hiçleşmezler. Umarım Hep kalpsiz kalmazlar. 
          Yine de bu kadar sancıya, ceremeye nazaran kızım bu gün mutluydu. 
Her şeye rağmen gülümsedim. Acıyla da olsa.

24 Ağustos 2014 Pazar

Bir Zehir Olmuş Tatil, Bir Boşluk..

         Bi kaç gün Kuzenin yazlığına gidelim de yaz bitmeden deniz yüzü görelim dedik ailecek. Abimi de ayarladık, doluştuk gittik. Hesapta 3 4 gün kalacaktık yani, çantaları ona göre de hazırladık. Geceden yola çıktık güle oynaya , keyifle. Sabah havasından mıdır ? Neydendir bilinmez baya erken uyandık. uykumuzu da almıştık üstelik. Cadı da bi hevesli bi hevesli ilk kez denize girecek küçük hanım. Mayosunu giydirdik dayısıyla el ele kol kola indiler sahile. İlk baş alışsın diye kumda yürüteyim dedim. Demez olaydım. Ayağıma kum giriyor, kirleniyorum diye yerlere attı kendini. Kucağıma aldım vurmalar tırnaklamalar falan, aha dedim çocuk sinir krizi geçiriyor.  Şezlonga yatırdım kıpırdamıyor yıka beni yıka beni diye bağırdı durdu. Sıra sıra herkes birer saat kucağına aldı cadıyı da öyle girebildik denize kalanlarımız. Sonra ufak ufak kucağımda sokmaya çalıştım denize ama işte oda olmadı. Bütün gün eve dönelim dönelim diye ağladı. Velhasıl evdeyiz.  Kızımdan daha değerli değildi bir tatil.

         Bir de İçinde kaybolacağım bi boşluk var. Bitti sonunda. Sonunda finali gördük. Tamda düşündüğüm gibi oldu. Beklediğim gibi. Ve ben üzgün değilim. Garip değil mi? Hissetmiyorum acıyorsa bile. Bi kaç aya da evlenir zaten. Nasıl ve ne hissedeceğimi de bilmiyorum sanırım. Sevdiceğim gitti okuyucum.
Bildiğin böyle vedasız, zahmetsiz, keskin...Gitti..



22 Ağustos 2014 Cuma

... 2

         Bazen sadece dudağa kondurulan bir busede kaybolur bütün yaşanmışlıklar. Sıfırdan hayata başlamış gibi hissedersin. Ruhun aydınlanmıştır. Hayat dediğin şeyin önüne sürekli sunduğu oyunlardan birine daha şahit olmuşsundur. Oysa sadece dudağı dudağına değmiş olur gerçekte. Asıl olanı senden başka kimse bilemez. Dudağını , dudağına değdiren bile o ufacık bir buseden çıkardığın anlamları göremez. Çünkü artık seni bile görmez gözü.
         Bir imkansızlığa daha yelken açan umutlarını, kalbini, tüm masumiyetiyle toprağa gömer, Yeni bir bahar daha beklersin. Toprağına düşecek olan bir su damlasına kanıp, kış güneşine aldanıp yine açmamaya niyet edersin. Çünkü artık öğrenmiş olmalısın her ölüm kış güneşinin yakıcılığındandır.




18 Ağustos 2014 Pazartesi

....

                       Lütfen beni sevmenin bir yolunu bul ,başka çarem yok..
                                                                 ö.s.ö

13 Ağustos 2014 Çarşamba

O'ndan Benden B'izden 3..

        Sabah 5'e geliyordu saat ki artık gözlerime güç bela söz geçirebiliyordum.
Uyu bebeğim artık hadi deyip kollarının arasına aldı beni.Bir bebeği bağrına basan anne  gibi. Sardı sarmaladı. Halbuki uyursam ziyan edecektim saatleri hatta saniyeleri.
+ Direnme!! Yum artık gözlerini..
Soluksuz,derin,huzurlu bir uykuya daldım Sevdiceğimin kollarında. Tatlı tatlı rüyalar gördüm. Çok sık uyanırım geceleri uykumdan. Her gözümü açtığımda O'nu hissedip tekrar O'nlu uykulara daldım. Tadını çıkartmam lazımdı aslında bu uykunun. Öyle kolay elde edilemeyen anlardan biriydi sonuçta. Bi ara korktum sanırım. Sıçradım. Beni hangi ara kucakladığını sakinleştirdiğini bilmiyorum bile. Temkinli uyuduğunu o an fark ettim.
        Sabah bi ara gözümü açtım yanımdaydı. Beni izliyordu. Bi öpücük kondurdu dudağıma. Uyanacağım sandım ama uyanamadım. Tekrar gözümü açtığımda yatakta yoktu. Ama sesini duyabiliyordum. Bir şarkı mırıldanıyordu.  Sende başını alıp gitme ne olur.!! Hiç gider miyim? diyecek gibi oldum da sonradan Sende! ibaresine takıldım. Başka kim gitmişti de bende gitmeyecektim. Sinirlendim.! Doğru şarkı seçip mırıldanmalıydı. Şapşirik..
        Yanıma geldiğinde suratım asıktı. Tamamen istemsizce asılmıştı aslında yüzüm. Yani günü zehir etmeye niyetli değildim. Hele kıytırık bir şarkı cümlesi için hiç değildim..
+ Sabah sabah suratını bu denli düşürecek ne yapmış olabilirim Hatunum. Sultanım. 
- Sende gitme miş miş!!
+ !!??
- Başka kim gitti de bende gitmeyeymişim acaba Beyfendi!!!!
+ Ha hu ha hu ( Baya sesli güldü ) Yavrucuğum, alışverişe çıktım kahvaltı için hani, radyoda çalıyordu dolandı dilime. Harbi buna kızılır mı be Kadınım?
Masum bir kedi gibi dudaklarını büküp bakmasaydı öyle, hiç sarılmazdım ben o sinirle. Ama işte yufka yürekliyim :) Kalktığımda fark ettim kahvaltı hazırlanmış, çay demlenmiş, ekmek kızartılmıştı.
Kimin Sevdiceği be! Banyoya geçtim el yüz yıkama faslı derken en fazla 5 dk oyalanmışımdır hani. Baktım bizimki elinde gazete, çayını koymuş güzel güzel başlamış yemeye.. Bu sefer harbi kızdım.
-5 dakika bekleyemedin mi Aşkım?. Beraber otursaydık sofraya.
+ Aaaoowww. Hayatım çok pardon :// ( Güya üzüldü eşşek..!!)
- Neyse sen devam et ben biraz daha uyuyacağım..
Beni beklememesinin cezasını feci ödettim. Kac saat dil döktü. İnat edecektim ama karnım feci acıkmıştı :)
O hadiseyi de atlattıktan sonra sohbet eşliğinde mükellef bir kahvaltı yaptık. Her şey kusursuzdu. Bütün gün evden hiç çıkmadık. Son günümüzdü artık. Dönmesi gerekiyordu İzmir'e. Ne sinir oluyorum şu memlekete. Bizi ayırdığı yetmiyormuş gibi, güzel hatunlar barındırıyor bünyesinde..!! Ne olurdu yani İstanbul da olsaydın Sendee..
         Günün sonunda önce beni eve bıraktı. Gitmesi gerekiyordu fakat uzaklaşamıyordu da. Gözlerimden süzülürken yaşlar, her damlasına karşılık cız sesini işitiyordum Kalbinden. Git artık hadi dayanamayacağım yoksa, karşında böyle çaresiz olmaktan nefret ediyorum biliyorsun. İçimden içimden bağırıyordum da Dışımda kıpırdama yoktu. Gidemedi uzunca bi süre. Tekrar sarıldık vedalaştık. Tekrar gidemedi. Tekrar koklaştık vedalaştık. Bu sefer gitti. Ardında kaldım, uzunca gittiği yola baktım. Döner mi? Dönerdi. Geldiğinde bulmalıydı beni. Ama dönmedi. Fakat gözümden düşen her damlanın Cızırtısını hala duyabiliyordum O'ndan.Kalbinden. Bizden..

11 Ağustos 2014 Pazartesi

O'ndan Benden Biz'den 2..

        Gece öyle huzurlu bir uykuya dalmışım ki sabah 6 gibi zorlanmadan uyanmıştım bile. Demek ki mutluluk her şeye yarıyor. Babam kahvaltı yapıyordu dolayısıyla hazırlanma aşamasına geçemezdim.
        *Niye kalktın bu saatte kızım. 
Uykum kaçtı dediğim de suratı düştü.
        *Bişi mi oldu kızım bak saklama benden söyle.
Kurban olduğum öyle düşkün ki bana az yüzüm düşse yada gözümden bir damla yaş düşse ne yapacağını şaşırıyor beni bir nebze güldürmek için. Babam başkadır benim. Bende bambaşkadır. Ne şanslı bi kızdım ben. Gözünün içi gülsün diye dünyayı ucundan ateşe verecek iki adama sahiptim. Bir şeyim yok yavrum akşam kahveyi fazla kaçırdım sanırım diyiverdim. Baktım yüzü güldü. O gülerken benim içim aydınlandı.
Kahvaltısını bitirip sofrayı toplamaya kalkışacaktı ki;
-Bırak yavrum ben hallederim.
*Yok sen yorulma kızım hadi git uyu, uykun kaçmasın iyice. 
- Baba bırak hadi git üstünü giyin sen.
* Peki cadı kızım..(Güleç yüz)
Cadı kızım dedi bana :) Bende kızıma cadı kızım diyorum. Nesilden nesile ilerliyor demek ki. Tertipli bir adamdır kendisi. Sofrasını  toplamadan gitmez. Ama hani ben uyanmışım bırak hizmet edeyim. Gönlünü hoş tutayım. Bırak seni mutlu ederken mutlu olayım.
        Babamı yolcu edip, haldır haldır odama koştum bu sefer ne giyeceğim telaşı başladı. Bi kaç bakıştan sonra karar vermiş bulundum. Zira omudur bumudur diye çok düşünüp kafayı yiyen hatungillerden hiç olmadım :)
        7:30 da evden çıkmıştım. Sevdiceğim sitenin biraz ilerisinde bekliyordu beni. Orada olduğunu biliyordum ya, sanki bütün şehir , bütün sokaklar O kokuyordu. Kalbim nasıl ürkek bir kuş gibi çırpınıyordu heyecandan. Sanki ilk kez görecekmişim gibi. İçimde kelebekler uça uça döndüm beklediği sokağa. Arabaya yaslanmış, beni arıyordu gözleri. Fark ettiğinde ki gülümseyişi paha biçilemezdi. Beklemedi yanına kadar gitmemi. Bana doğru koştu, sarıldı. Kandırmaya çalışıyordu ruhuna kokumu. Kana kana su içermiş gibi çekti içine nefesimi. Kemiklerim çıtırdayacaktı, o derece sıktı kollarıyla bedenimi. Dur beni öldüreceksin dememi bekliyordu. Ama demedim. Ondan gelen her şeye razıydım ki.
        Kahvaltı yapmak için Büyükçekme sahiline gittik. Denize nazır bir kahvaltı yapıp " Hadi biraz ayaklarını denize sok" dedi. Çocuk gibi sevindim. Aslında dilimin ucundaydı ben söyleyecektim. Fakat kıskançlık yapar canımızı sıkar diye vazgeçmiştim. O hesabı öderken ben kumsala doğru ilerlemiştim çoktan. Converse'lerimi elime alıp sıyırdım paçaları dize kadar. Dikkatinizi çekerim dize kadar :) Şapırt şapırt suya bulanmışken , bana doğru gelen gergin bir surat gördüm. Neye kızdı ki şimdi Bu diye düşünürken bombayı patlatmıştı çoktan.
+ "Daha yukarı çekseydin paçalarını!! Az olmuş bu.!!!" 
- Dizime kadar sıyırdım aşkım farkında mısın ?
+ Senin diz kavramın buysa Gözümü üzerinden ayırmamam lazım ufaklık.
Ufaklık lafını bayadır kullanmıyordu bana. Bi an bunu özlediğimi fark ettim. Büyüdüğümden miydi neydendi bilmem ama uzun zamandır ilk kez ufaklık dedi. Gülümsetti.
+ Bak bide gülüyor.!!
- Ufaklık demene güldüm hayatım. Bayadır duymamıştım senden bunu. Hoşuma gitti.
+ Bak bi de kendince ödül bulmuş. ( Gülümsedi ve eğilip paçalarımı dizimden aşağı doğru kıvırdı.)
        Ayakkabılarımı aldı elimden, diğer eliyle elimi kavradı. Cümle aleme bağırır gibiydi hareketleri Bu kadın benim. Kalbi bana ait.
        Sahilde biraz daha zaman geçirdikten sonra Hadi gidiyoruz dedi ayakkabılarımı giydirdi, bağladı. Allah'ım sana geliyorum dedim içten içe. Bi adam ayakkabı bağlarken de bu kadar yakışıklı olabilir miydi?Olurdu ve benimdi.
+ Hadi kal Hatun, ruhunu okşadık birazda içini okşayalım.
- Hıı !! ??? Ney..
        Cevap vermedi. Bende sormadım. Bu şekil elimden tutup dünyanın öbür ucuna götürse nasıl olsa giderdim. Soru sormaya ne gerek vardı. Araba sürerken pek konuşkan değil kendisi. Fakat bakışlarını sürekli üstümde tutardı. Kırmızı ışıkta falan dururken diğer araçların gözleri arabayı okşarken sinirli sinirli Siyah film çektireceğim senini yüzünden camlara diye söylenirdi her zaman. Keyfime keyif katardı lafları.
        Durduğumuz yer tam olarak lunaparktı. İçindeki çocuğa sevgiler matmazel diye hınzır bir gülümsemeyle kapımı açtı. Hamile olduğumu sanmıyorum diye iğrenç bi espiri yaptım. Yinede güldü. Gülümsedi ve ben tekrar aşık oldum.  Ah be adam böyle de  güzel gülünmezdi ki.
        Çocuk gibi eğlendim gerçekten. Oda beni izlerken eğlendi eminim. Benimde O'na bir sürprizim vardı üstelik ama daha zamanı gelmemişti. Akşam yemeğini evde yiyelim dedik :) Yine yarım kalan yemeklerimize bir yenisini ekledik. Öyle özlemişiz ki Bir bütün olmayı. O'nun, hani yeni doğan bebeğe dokunmaya kıyamazsın, inciltmekten korkarsın hani, bana dokunurken öyle ürkekti hareketleri.
+ Eve geç kalmayım hatunum 
- Kalmayız bebeim.
+ Hazırlanalım o zaman Aşk.
- Uyumaya mı bi tanem?
-  Eve geç kalmayalım hatun dedim!!
- Bende bu gün senle uyuya bileceğimi söyledimm...
        Şaşkınken de çok sevimliydi. Aklında tilkiler dolaşırken de :))

9 Ağustos 2014 Cumartesi

O'ndan Benden Biz'den..

        Bazı rutin kontroller için hastaneden randevu almıştım. O'nada söyledim şu gün, şu saatte, şu hastaneden randevum var bilgin olsun canım diye.Bakkala çakkala giderken de haber vermem gerekiyormuş gerçi benim.Hatta izin bile almam lazımmış. Bide şöyle bir durum var:
- Aşkım markete gidiyorum ben.
+ Nasıl gidiyorsun?  Bi resim yolla bakim.
- Aşkım delirme ya. Uğraştırma fotoğrafla falan beni. 2 dk gidip geleceğim.
+ Neden beni ikilettiğini anlayamıyorum şu anda Tuğba.
- Tamam aşkım yollarım şimdi!!!
                         ..&..
+ Bu ne böyle git adam gibi bişey giy!!! Sakın ikiletme beni.
                      ...&..
+ Hah! Şimdi olmuş, hadi git gel fazla oyalanma.!
- Bi kadın marketten ne kadar oyalana bilirse o kadar oyalanacağım aşkım!
+ Tuğba 10 dk içinde evde ol.!
- Bakarız bebeğim gittim :)

İşte ben bir markete giderken bile böyle uğraşıyorum. Neler çekiyorum neler.. O yüzden uzak tarihli bir işim varsa mutlaka önceden haber vermem gerekiyor.Zira emri vakilerden ikimizde hoşlanmıyoruz. Bakma sadece kendi penceremden anlatıyorum olayları. Bende O'na karşı böyleyim. Taviz yok :).
        Neyse hastaneye gideceğim sabah yazdım yine "Yavru ben çıkıyorum.Hastaneye gidecektim hani." Sadece "Tamam hatunum" yazdı. Aha kıyamet alameti bunlar diye iç geçirirken, elleşme şimdi foto moto uğraşamam bişi demeyeyim dedim bide kendi kendime. Site güvenliğini geçip metrobüs yoluna doğru giderken, arkamdan biri laf attı. Bakmadım tabi hiç. Eninde sonunda pes ediyorlar bakmayınca çünkü. Arabayı yanaştırdı sonra, çantamı çekti. Allahım nasıl korktum. Ne oluyor falan derken bi baktım Sevdiceğimm bu :) "Gideceğin yere kadar götüreyim mi yavrum" dedi pişkin pişkin bir gülümsemeyle. Ben hala şaşkın bir ifadeyle yüzüne bakıyordum. Bi an gerçekten hayal görüyorum sandım. Kaç kapçı sandım ya ben Sevdiceğimi yanarım yanarım ona yanarım. Hala şok halinde olmamdan ötürü arabadan inip bi sarıldı önce. "Buradayım. Gerçekten buradayımm.Bin hadi arabaya" diye kulağıma fısıldarken, Onun bu sözcükleri, ayaklarımı yere basmamı sağladı. Essahtan buradaydı :)
        Önce hastaneye gittik.Sonra bütün gün dolaştık.Çok hoş bi yerde yemek yedik. Pierre Loti tepesine çıktık sonra, kahvelerimizi orada içtik. Her şey o kadar güzeldi ki. Rüya gibi geliyor zaten O'nla geçen her saniye bana. Dokunuşlarıyla anlıyorum sonraları gerçekliğini.
        Uzun uzun sohbet ettik.Şu günlerde ne kadarda ender bulunan bir şey, konuşulacak insanlar. Hadi onu geçtim seni anlayabilecek insanlar çok az. O yüzden O'nunla konuşabilmeyi çok seviyorum, daha önemlisi Ona karşı anlaşılabilir olmayı.İletişim kurabilmeyi. İşleri hakkında fikrimi almasını da seviyorum. O sert karakterinin altında ki uysallığını. Gözlerime bakarken dünyayı silişini seviyorum.
        Bir an, sadece küçük bir an bile ayırmadan gözlerini gözlerimden, saatlerce sohbet edebiliyorduk biz. Kimsenin dikkatimizi dağıtmasına izin vermeden. Sanki dünya gündeminden çok önemli meseleleri anlatıyormuşum gibi, öyle önemli şeyler anlatıyormuşum gibi dinliyordu beni. Cevap verirken gülümseyişini saklaması ne hoştu. "Tuğba hanım tatlı tatlı şımarmanız konuya olan dikkatimi biraz dağıtıyor haberiniz olsun" dedi durup dururken. Halbuki ben hiç şımarmam!! "Şımarık mı dediniz bana bayım ?" 
Ah o gülümseyişi. Gülerken hafifçe elimi sıkması. Her gülüşünde bir kere daha Aşık oluyorum sana demek isterdim. Şımarmasın diye söylemedim tabi ki :)
        Daha ne isteye bilir ki bi kadın diye düşündüm. Karşısında  Aşkla bakan gözler, sevgiyle tutulmuş eller ve kıymet bilen bir adam.  Çiçek olayını da anlatmıştım di mi geçen yazıda? Böylede anlaşılmaz bir adam. Beklemediğin anda beklenmedik jestlerin adamı :) Benim Olan. Beni seven. Hani bazı adamlar vardır; yanında sevgilisi varken hala gözü, sağdan soldan geçen hatunlar da olur. İşte ben böyle bir anı hiç yaşamadım. Allah yaşatmasın. Dünyaya kendimizi soyutlar gibiyiz ikimizde yan yana iken. Başka bir boyuta geçmiş gibiyiz. Yan yana değilken nasılsınız ? diye sorma. Çünkü biz yokken bile varız. Ayrı ayrı uyurken bile tümüz aslında.
        Sonra eve bıraktı beni. Yarın için plan yapmıştık zaten o sırada. Sitenin girişine kadar takip edildim tarafından :)  Yakın bi yerlerde indim çünkü herhangi bir üçüncü gözden kaçınmak gerekirdi. Siteden girer girmez telefonum çaldı, arayan tabiki O'ydu. Eve girene kadar konuştuk.
   Yatağa uzandığımda aklımda sadece tek bir şey vardı:
       "Ben bu adamı hak edecek ne yaptım acaba? Hangi iyiliğimin karşılığıydı O ?"



5 Ağustos 2014 Salı

Güzel mi Oralar? Buralar Şahanee..

     Moral bozukluğu, keyifsizlik derken yazı yazmaktan kaçtım resmen son günlerde. Evet bildiğin kaçtım.
Sonra bayram girdi araya da Allahtan biraz monotonluktan kurtulmuş olduk. Bayram için Cadıya alışveriş yaptık. Anne-kız Bi başımıza dolandık durduk  Çok güzel ciciler aldık.Ha cadıma alışveriş yapmışım ha kendime, aynı rahatlığı veriyor bana. Sponsor dayımız sağ olsun var olsun tabi :)) ..  Bayram çocukların olsun dedik para kotamızı sonuna kadar Cadıya feda ettik  Bu yaştan sonra bayramlık benim neyime  ( Yaşlı değilim bakma öyle :/ Anneyim sadece 
     Bayramın bi önemi olsun istiyorum. Cadıma da ona göre davrandık bizde. Gece yatmadan kıyafetlerini baş ucuna koyduk. Yeni ayakkabılarıyla birlikte. Topuklu ayakkabı aldık! Kaçıramadım onları gözünün önünden.. Yav bu yaşta ki kızlar için ne diye topuklu ayakkabı yaparsın ki sen!!Oyle bi karış topuk değil ama yinede ben karşıyım.Nedir bu kadınsılaştırmalar el kadar bebeleri Al işte. Neyse bu konuya daha sonra değineceğim.  Sabah dedemiz namaza gitti. Nenemiz de bizi uyandırdı, ki kalkıp hazırlanalım. Evimizin reisi namazdan gelecek. Bizde kahvaltıya geçmeden bayramlaşıcaz hani. Hani Cadım böyle geleneklerle büyüsün diye değil çünkü ben böyle büyüdüm ツ. Oda öyle büyüyecek.. Dedemizden harçlık koparttı tabi küçük hanım. "Gel kızım anneye ver sen kaybedersin." Söylemleriyle büyüdük bide biz. Şimdi bende yapmazsam hak geçer, zamanın hatrı kalır. Cadının topladığı harçlıklar anne bank da güvende Şşşş Sorun yok ツ. 
     Bu "nene" mevzusuna da değineyim bahsi geçmişken. Benim anneciğim de genç annelerden. 47 yaşında kendisi. Ama anane lafına çok zıt. O yüzden Cadıya nene dedirtiyor. Baba tarafından kimseyle görüşmediği için sorun sıkıntı çıkmıyor haliyle. Ama altında yatan gizem başka! Bak buraya :)) Parkta , pazarda , markette bilumum her yerde Cadı nene diye seslendiğinde anneme şu sözler hep bir ağızdan yükseliyor " Aaa ne genç bir nene bu. Ayy nene niye dedirtiyorsunuz. Çok gençsiniz. Bu kadar genç, güzel nene de hiç görmedik biz." vs. vs. Bu konuşmalar böyle gidiyor. Annemde cevap hep aynı "Ya ben anane lafını sevmiyorummm" Kıyamam böyle bir havalar, şımarmalar. Kurban olduğumda ki hava bin 500 . Keyifle izliyorum tabi ben O'nun bu hallerini :).  
     Velhasıl Sevdiceğim geldi okuyucu ツ. Ağzım kulaklarımda. Bildiğin şebelek gibi gülüyorum. Mutluyum huzurluyum.Çok güzel bir gün geçirdik beraberce. Bi kaç gün daha buralarda kendisi. Gitsin an be an gün be gün anlatazağiiimm :)) Sevilmek ve bunu iliğine kadar hissetmek ne güzel birşey. Ne tatlı , ne muhteşem bişey.Sorma okuyucum sorma anlatacak kelimelerim yok cebimde fakat, deniyezeğiimm :) ( bu aksanı çok seviyorum nedendir bilinmez.) 
 Merakla bekleyiniz
                                              
        Yürürken bi bahçeden koparıp kulağıma taktı beyfendi çiçeği :) Ve dediki:
"Böyle dursun! Güzelliğinden utanıp boynunu büksün. Kulağının kenarında kalsınki  belki fısıldar.Bi çiçekten daha güzelsin."